İnfertilite (kısırlık) 35 yaşı altı bireylerin 12 ay, 35 yaş üstü bireylerin 6 ay korunmasız ve düzenli olarak cinsel ilişkiye girmelerine rağmen gebelik gerçekleştirememeleri durumudur.
Primer ve sekonder olarak ikiye ayrılır. Daha önce hiç gebelik oluşmamış ise prime infertilite; canlı doğumla sonuçlansın veya sonuçlanmasın en az bir tane gebelik oluştuysa sekonder infertilite olarak sınıflandırılır.
Her yüz çiftin yirmi beşinde görülen infertilite oranı yaşla beraber artmaktadır. Ayrıca günümüzde yaşam şartlarına bağlı olarak; stresli yaşam, sigara kullanımı, sağlıksız beslenme gibi faktörler de infertilite riskini arttırıcı yöndedir.
İnfertilite, üreme sistemiyle ilgili bir sağlık sorunudur. bir ya da birden fazla nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir.
İnfertilite nedenleri kadına ve/veya erkeğe ait olmakla beraber bazı durumlarda gebeliğe engel olabilecek herhangi bir durum olmamasına rağmen gebelik gerçekleşmeyebilir. Buna açıklanamayan infertilite adı verilir ve vakaların %15’ini oluşturur.
Bu nedenden dolayı sağlıklı gebelikler ve sağlıklı bebekler elde edebilmek için infertilitenin altında yatan sorun tam anlamıyla tespit edilmesi büyük önem taşır. İyi tespit edilmiş sorun çiftler için en uygun tedavinin seçilmesini sağlamaktadır ki bu da infertilite tedavisinde başarıyı sağlayan en önemli faktörlerden bir tanesidir.
12 ay boyunca her hangi bir korunma yöntemi kullanmadan düzenli olarak cinsel ilişkiye giren ancak gebelik elde edemeyen çiftlere infertilite (kısırlık) tanısı konabilir. Konulan bu tanının sebebini araştırmak için kadın ve erkeğe bazı testler uygulanmalıdır.
Kadınlarda infertilitenin sebebini araştırmak amacıyla adetin 2. ile 5. günü arası kanda FSH, LH, östrojen ve AMH hormonlarının seviyelerine bakılır.
FSH yani folikül stümile edici hormonun görevi overleri yumurta olgunlaştırmak amacıyla uyarmaktır.
LH hormonunun görevi ise zamanı geldiğinde ovulasyonu (yumurtlamayı) sağlamaktır.
Östrojen kadın vücudunda başlıca overlerden salgılanan bir hormon olup kandaki düzeyi çeşitli anlamlar ifade edebilir.
AMH ise foliküllerin etrafını çevreleyen zardan üretilen ve düzeyine göre yumurta rezervi hakkında bilgi verebilen bir hormondur.
Kadınlarda yapılabilecek diğer bir tetkik ise vajinal USG ile yumurta rezervinin belirlenmesi ve yumurta gelişiminin incelenmesidir.
Bazı durumlarda kadının fallop tüplerinin durumunun incelenmesi için vejenden uterus içine radyo opak madde verilerek yapılan HSG tektiki de yapılabilir
Erkeklere gelecek olursak erkek hastalardan öncelikle küçük yaşta, ergenlik çağında ve yetişkinlik çağında geçirilen hastalıkların öyküsü alınır. Çünkü bu yaşlarda geçirilen bazı hastalıklarda testisler etkilenebilir ve sperm üretimi bozulabilir.
Semen analizi adıyla da bilinen Spermiyogram testi yapılarak spermlerin kalite, mortalite (hız), morfoloji(şekil), sayı ve yoğunluğuna bakılarak spermin kalitesi ortaya konulabilir.
Gerekli görüldüğü durumlarda Sperm Antikor testi istenebilir. Bu test sebebi açıklanamayan infertilite durumlarını aydınlığa kavuşturabilecek bir testtir.
Erkeğin veya kadının immün sisteminin spermle karşılaştığında antikor üretmesi mümkündür. Böyle bir durumda sperm antikorla birleştiğinde çöker ve dölleme yeteceğini kaybedebilir. Eğer böyle bir durum varsa antikor üretimini baskılamak amacıyla çeşitli kortikosteroid tedavilerine başvurulabilir.
Tüp bebek tedavisi gebelik elde edemeyen çiftler için bir çıkış kapısı niteliğinde olsa bile başarı oranı asla %100 değildir. Kimi çiftlerde gebelik hiç sağlanamamakta kimilerinde ise embriyo endometriyuma çeşitli sebeplerden dolayı yeterince tutunamamakta ve gebelik düşükle sonuçlanmaktadır.
Doğurganlık aşısı da bu çiftlere bir çıkış kapısı sunan bir tedavidir. Özellikle daha önce tüp bebek deneyimleri başarısızlıkla veya düşükle sonuçlanmış kadınlara uygulanan bu aşının doğurganlık oranını %40 arttırdığı bildirilmiştir. Bu aşı ilk defa, daha önce gebe kalma çabaları başarısızlıkla sonuçlanmış 126 kadın hastaya uygulanmış ve bu hastaların %40’ının gebeliği düşük gerçekleşmeden başarıyla sonuçlanmıştır.
Doğurganlık aşısı 2 basamakta uygulanan bir tedavidir.
İlk aşamada anne adaylarının adetinin 16-18. günleri arasında endometriyumu kuvvetlendirmek için Granulosit koloni-uyarıcı Faktör adı verilen ve bağışıklık sistemini dengeleme özelliği bulunan bir sıvı verilir. Ardından da tüp bebek tedavisine başlanır.
Yumurta toplama aşamasına gelindiğinde anneden kan alınır ve kan içindeki özel onarım hücreleri adı verilen hüreler ayrıştırılarak laboratuvar ortamında çoğaltılır. Ardından bu çoğaltılan hücreler CRH (Kortikotropin salgılatıcı hormon) hormonu ile birleştirilerek anne adayının kanına enjekte edilir. Böylece endometriyum tabakası kuvvetlendirilmiş ve embriyonun tutunma olasılığı arttırılmış olur.
Özellikle rahim içi kalınlaşması, polikistik over sendromu, çikolata kistleri ya da adet düzensizliği gibi sorunlar nedeniyle gebe kalamayan birçok kadında başarılı gebelikler sağlayabiliyor.
Öncelikle infertilite tedavisinde doktorunuzun ve sizin ortak bir amacınız olduğu unutulmamalıdır. İki taraf da sağlıklı bir gebelik ve sağlıklı bir bebek elde etmek için çalışacaklardır. Bu yüzden ne kadar istekli ve sabırlı olursanız tedavi o kadar başarılı olacaktır.
Bu yolda yapacağınız belki de en önemli şey alışkanlıklarınızı, beslenme şekillerinizi vs. yeniden düzenlemek ve iyileştirmek olmalıdır.
İnfertilite tedavisi görecek bir çift tedaviden en az 2 ay kadar önce kadında yumurtaların kalitesini düşüren ve rahimi etkileyen, erkekte ise sperm kalitesini düşüren sigarayı bırakmalı pasif içicilikten bile uzak durmalıdırlar. Çünkü tedavinin başarı oranı yumurta ve sperm kalitesi ile doğru orantılıdır.
Bu dönemin çift için stresli geçeceği unutulmamalıdır.Bu yüzden hayatınızda sizi strese sokacak her türlü şeyden uzaklaşmaya çalışın ve sizi rahatlatacak uğraşlar bulun. Hatta gerekirse bir psikologdan yardım alın.
Tedavi öncesinde vücudunuzun eksiklerini gidermeye çalışın. Bol çeşitte yiyecekle beslenin. Gerekirse multivitamin tabletleriyle beslenmenizi takviye edin. Bol bol yürüyüş yapın ve güneş ışığı alın.
Tedavi öncesi süreci bir detoks gibi görün ve alkol, sigara, kafein gibi maddelerden uzaklaşın. Bolca su tüketin.
Eğer vücut kitle indeksiniz normal sınırlarda değil ise normal değerlere getirmek için bir diyetisyene başvurun. Çünkü obezitenin ve aşırı zayıf olmanın infertilite üzerinde etkileri olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir.
Ağır sporlar yapıyorsanız bunları bu süreçte azaltmanızda fayda vardır çünkü bilimsel araştırmalar ağır spor yapanlarda gebelik ihtimalinin hafif spor yapanlara göre daha düşük olduğunu ortaya koymuştur.
Düşüncelerinizi her zaman pozitif tutun ve kendinizi kucağınızda bebeğiniz ile eve giderken düşünün. Unutmayın ki bir şeyi ne kadar çok isterseniz elde etme olasılığınız o kadar artar.
Endometriozis hastalığı günümüzde çikolata kisti denilen bir hastalık türüdür. Kadınların genital organlarında, en sık yumurtalıklarda görülür. Bu kistler sayesinde endometriyum tabakası uterusun dışında başka bir bölgeye yerleşir ve orada konumlanır. Bazı durumlarda genetik faktörlü bir hastalık olabilir. Hastalık yüzünden bol kanamalar görülebilir. En sık ve doktora gitmeye neden olan belirti ise kısırlıktır. Bireyler çocuk sahibi olmada zorlanır. Çünkü bu kistler yumurtalık, follop tüp gibi yapıların çalışma fonksiyonlarını bozarlar. İşlevlerini yapamadıkları için kısırlık gibi problemlere yol açarlar. Tedavisi için doktora başvurulmalıdır. Ultrasonla kistin tanımlanması ve en kısa zamanda tedaviye başlanması gerekir. Laparoskopik yöntemle de kesin tanı koyulabilir.