Serviks kanseri sıklıkla az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülen bir kanser türüdür. Genelikle 50’li yaşlarda görülmeye başlamasına rağmen günümüzde genç kadınlarda da görülmektedir.
Serviks (rahim ağızı) kanseri sıklıkla servikal epitelde metaplastik olayların anormal ilerlemesi sonucu oluşur. Sonrasında ise servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) ve mikoinvaziv kanser gelişimi ile devam eder.
Rahim Ağzı Kanseri Tedavisi
ASC-US (önemi belirsiz olan atipik skuamöz hücreler), LGSIL (düşük dereceli skuamöz intraepitelyal lezyon), HGSIL (yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyon) serviksin prekanseröz lezyonlarıdır. BU lezyonlar ilerlerse serviks kanserine neden olur. Serviks kanserinde etkilen bölgelerin konumuna ve lenf nodu tutulumuna göre kanserin evresi değişmektedir. Kanserin evresine göre de tedavi şekilleri farklılık göstermektedir.
Serviks kanseri evreleri şu şekildedir:
* Evre I: Kanser hala servikste sınırlı
* IA; Sadece biyopsi ile görülebilen servikse sınırlı mikroskopik kanser
* IB; Muayene esnasında çıplak gözle görülebilen kanser
* IB1: 4 cm’den daha küçük kanser
* IB2: 4 cm’den daha büyük kanser
* Evre II: Serviks dışına yayılarak serviksin yakınındaki yumuşak dokuya ya da vajina kubbesine yayılmış kanser.
* Evre III: Kanser serviksin dışına yayılarak, pelvik yan duvarları ya da vajina alt kesimini tutmuştur. Ayaklarda şişmeye ve/veya idrar akışında problem gelişmiş olabilir.
* Evre IV: Kanser serviks ya da yukarıda bahsi geçen herhangi bir bölgenin dışına yayılarak idrar torbası, rektum ya da karaciğer ve akciğer gibi uzak organ yayılım yapmıştır.
Kanser erken evrede ise tedavi olarak cerrahi uygulanır.Eğer kişide risk faktörleri bulunuyorsa cerrahi sonrası radyoterapi uygulanır.
Cerrahi tedavi yapılamayacak hastalarda küratif radyoterapi ve kemoterapi uygulanır.Bu tedavi ile tümörün boyutu küçültülerek çevre dokulara da invaze değile tümör küçülünce cerrahi uygulanabilir.
Kanser başka organlara da yayılım gösterdiyse cerrahi tedavi ne yazzık ki uygulanamaz. B u hastalara sistemik kemoterapi verilir.
Primer Cerrahi Tipleri Şunlardır:
*Basit Histerektomi (tip 1-2-3-4-5)
Tip 1’i bebek isteği (fertilite isteği) olmayan kişilerde tercih edilmektedir.
*Radikal Trakelektomi
Fertilite isteği olup erken evre serviks kanseri olan hastalar için uygundur.
Rahim Ağzı Kanseri Sebepleri ?
Serviks kanserlerinin büyük bir çoğunluğu premaling servikal lezyonların progresyonu ile gerçekleşir. Servikal sitoloji taramasının yaygın kullanımı ve smearde gözlenen anormalilerin uygun tedavisi ile günümüzde serviks kanserinden ölümler azalmış durumdadır.
Serviks kanserinde en önemli sebep HPV (Human Papilloma Virus) olmakla beraber bazı risk faktörlerinin varlığı da bu tablonun oluşumunda etkilidir:
HPV, CIN(Servikal İntraepitelyal Neoplazi) olgularının %80’i ve invaziv kanser olgularının %99’unda pozitif izlenmektedir. Ancak HPV enfeksiyonu servikal neoplazilerin oluşumu için tek başına yeterli değildir. Değişim için bazı kofaktörlere (Bu kofaktörler risk faktörleridir.) ihtiyaç duyar. Bu kofaktörler HPV’nin persiste etmesine ve DNA’sını insan genomuna entegre etmesine yardımcı olurlar.
HPV tarafından üretilen E6 ve E7 onkogenleri, konakçıdaki p53 ve pRB tümör supressor genleriyle kompleks oluşturarak bu genleri inaktive eder ve kansere progresyon gerçekleşir.
Östradiol, HPV’nin E5 ve E7 onkoproteinlerinin transkripsiyonunu 7-8 kat arttırmaktadır. Bu yüzden menapoz sonrası kanser oluşma riski düşmektedir.
Etyolojisinde en çok karşılaşılan neden HPV (Human Papilloma Virüs) ‘dir. Serviksin enfeksiyon ajanları ve çevresel etmenlere karşı en hassas olduğu dönem adölosan (ergenlik) çağıdır. Erken yaşta başlayan ilk cinsel ilişki (16 yaştan önce) kanser gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
CIN’lerin en çok gelişim gösterdiği dönemler metaplazinin en fazla olduğu menarş (ilk mensturasyon) sonrası yıllar ve gebelik dönemiyken en az gelişim gösterdiği dönem menapoz dönemidir.
HPV cinsel yolla bulaşır ve rahim ağızı kanserine yol açabilir. HPV genital bölgeyi enfekte eden ve cinsel temasla bulaşan bir virüs olup özellikle kadınlarda erkeklere oranla daha sık olmakla beraber cinsel bölgelerde siğillere, serviks, dış genital bölge, üreme yollarında kansere, anal kansere, rektum kanserine ve larenks papillomuna (doğumla bebeğe geçebilir) sebep olur. Erkeklerde de penis kanserine yol açabilir.
Oldukça sinsi olabilen HPV aylarca hiçbir belirti vermeden yayılmaya devam edebilir. Bu özelliği sayesinde enfekte olmuş kişinin cinsel ilişkisi sırasında sessizce partnerinizi de enfekte edebilir. Bu sebeple dikkat edilmesi gerekilen bir virüstür.
HPV’nin Tipleri
HPV’nin farklı tipleri mevcuttur:
HPV 1-4: Deri virüsü (siğil) etkenidir.
HPV 6-11: Genital siğillere (kandüloma aküminata) sebep olur.
HPV 16-18: Yassı hücreli serviks kanseri ve CIN’lerden en sık izole edilen tiplerdir. Ancak en spesifik olanı HPV tip 18’dir. HPV 16 normal smear sonucu olan kadınlarda en sık karşılaşılan HPV tipidir. Bu iki tip aynı zamanda serviks adenokanserlerinde en sık gözlenen tiplerdir.
Klinik tablo genelde asemptomatiktir. Bazen postkoital (cinsel ilişki sonrası) kanama ya da et suyu renginde akıntı olabilir. Fiziki muayenede bulgu gözlenmeyebilir. HPV enfeksiyonu sıklıkla kendiliğinden 9-15 ayda geçer. Ancak onkolojenik tiplerin sebep olduğu enfeksiyonlarda eğer risk faktörleri de varsa preinvaziv patolojiler gelişebilir. Bu risk faktörleri:
Sigara
Oral kontraseptif kullanımı
Kötü beslenme
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar
Rahim ağzı kanseri HPV (Human Population Virus) virüsünün neden olduğu jinekolojik bir kanser türüdür. Kadınlarda en sık rastlanan 2. kanserdir. Rahim ağzı kanserine neden olan bu virüs cinsel ilişki yoluyla bulaşmaktadır. Rahim ağzı kanseri bulaşıcı değildir ancak bu kansere neden olan HPV virüsü bulaşıcıdır. HPV virüsünün %90 oranında cinsel temas ile bulaştığı bilinmekle birlikte tek bulaş yolu cinsel ilişki de değildir. Ayrıca %10 oranında el temasıyla (özellikle tuvalette) ve normal doğum esnasında HPV virüsü taşıyan anneden bebeğe geçiş şeklinde bulaşabilmektedir. HPV virüsü sonucunda genital bölgede siğiller oluşmaktadır. 16-26 yaş arasında olan gençlere üç doz şeklinde HPV aşısı yaptırmaları önerilmektedir.
Kadınlar da belli bir yaştan sonra ortaya çıkan ve yaşlı dönemi mahveden bir hastalık olarak bilinen rahim ağzı kanseri, aşırı ağrı, aşırı kaşıntı, ağrılı cinsel ilişki, kanlı idrar ve bazen basur ile kendini belli eder. Eğer vajina da bu belirtiler var ise acilen doktora danışılmalı ve hastalık büyümeden tedavi edilmelidir. Jinekoloji kontrolünde PAP Smear testi ile hastalık tanısı koyulur. Ardından testin sonucuna bağlı kolposkopi yapılarak rahim incelenir. Bu testler sonucu HPV testi yapılarak kalıtımsal ya da bulaşıcı hastalıkların varlığı tespit edilir. Böylece rahim ağzı kanseri tanısından sonra ışın yoksa kemoterapi tedavisi yapılıp yapılmayacağı araştırılmaktadır.
Rahim ağzı kanseri tedavisi sonrası dikkat edilmesi gereken birçok nokta vardır. Bunlardan en önemlisi cinsel ilişki ve hamileliktir. Tedaviden belli bir süre geçene kadar cinsel ilişkiye girilmemesi gerekir. Bunun yanında östrojen içeren korunma yöntemleri kesinlikle kullanılmamalıdır. Rahim ağzında östrojen hücrelerin tekrar oluşmasına neden olabilmektedir.
Her kanser tedavisi sonrası gibi bağışıklık sistemi güçlü tutulmalıdır. Özellikle bol C vitamini alınarak diyet uygulanmalıdır. Yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı, düzenli bir şekilde egzersiz yapılmalıdır. Tedavi sonrası kadınlar 6 ay ile 1 yıl içerisinde gebelik önerilmez. Gebe kalınması durumunda yakın takip ile gebelik süresi geçirilmelidir. Herhangi bir kanama görülmesi durumunda hemen bir uzmana başvurulmalıdır.
Bu bölümde Rahim Ağzı Kanseri üzerine sıkça sorulan sorulara ve cevaplarına ulaşabilirsiniz.