Gebelikte tarama testleri veya hamilelik taraması, ebeveynlerin ve doktorların doğmamış bir bebeğin sağlığı hakkında en eksiksiz bilgileri almasını sağlayan bir dizi çalışmadır. Tarama birçok konjenital hastalığı ve fiziksel özelliği ortaya çıkarır. Hamilelik döneminde nasıl ve ne zaman tarama testleri yapılır, neden gereklidir ve hangi testleri içerir?
Gebelik taraması venöz kanın hormonlar için ultrason ve biyokimyasal analizini içeren bir inceleme kompleksidir. Kural olarak, tarama üç kez yapılır – birinci, ikinci ve üçüncü trimesterde. Patolojilerin erken tespiti çok önemlidir. Bu genetik hastalıkların mümkün olduğunca erken tedavisine başlamayı ve onları tamamen iyileştirmezse bile, en azından semptomları durdurmayı mümkün kılar.
Hamilelik döneminde ilk tarama 11. ve 13. haftalar arasında gerçekleştirilir. Bu muayeneye daha erken girmek mantıklı değil: gebeliğin 11. haftasından önce, birçok gösterge pratik olarak tespit edilemez.
İkili tarama testi iki tıbbi test içerir;
Ultrason taraması
Ultrason yardımıyla doktor tam gebelik yaşını belirler, bebeğin fiziğini, büyüklüğünü (baş çevresi, uzuv uzunluğu, yükseklik), kalp kası fonksiyonu, beyin simetrisi, amniyotik sıvı hacmi, plasenta yapısı ve boyutunu ve uterusun durumunu ve tonunu değerlendirir.
Kan testi
Çift test olarak da adlandırılan biyokimyasal tarama, iki hormonun seviyesini (dolayısıyla adı) – serbest b-hCG ve PAPP-A belirlemek için yapılır.
Hamilelik döneminde ikinci yapılması gereken tarama 18-20 haftada gerçekleştirilir. Buna üçlü tarama denir. Aynı iki aşamayı içerir; ultrason ve kan testi.
Üçlü tarama testinde ilk önce ultrason yapılır. Bu kez doktor sadece fetüsün boyutunu değil, aynı zamanda fetüsün pozisyonunu, kemik yapısını, iç organların durumunu, göbek kordonunun bağlanma yerini ve amniyotik sıvının hacmini belirler. Aynı zamanda bu dönemde bebeğin cinsiyetini öğrenmek mümkün. Daha önce de belirtildiği gibi, ilk tarama yapılmadıysa, üçlü tarama sırasında b-hCG için bir kan testi yapılır, serbest estriol ve AFP seviyesi de kontrol edilir.
Dörtlü tarama testu hamileliğin 30-34. haftasında gerçekleştirilir. Yapılan taramanın sonuçlarına dayanarak doktor Sezaryen gerekli olup olmadığına veya doğal doğum olasılığına karar verir. Dörtlü tarama testi ultrason gerektirir.
Amniyosentez amniyotik sıvının spesifik bir analizidir. Fetal hücreler içeren bir amniyotik sıvı örneği elde etmek için karın, germinal zarın delinmesiyle bir çalışma yapılır. Amniyotik sıvı çalışmalarının sonuçlarına göre doktor doğmamış çocukta genetik bir hastalığın varlığını veya yokluğunu belirleyebilir. Amniyotik sıvı çalışması hamileliğin 14. haftasından daha önce yapılmaz. Çünkü bu döneme kadar güvenilir analiz sonuçları elde etmek için amniyotik sıvıda yeterli hücre yoktur.
Kordosentez bilinen tüm kromozomal hastalıkları, bir dizi gen hastalığını ve intrauterin enfeksiyonları doğru bir şekilde teşhis etmenizi sağlayan prenatal tanı yöntemidir. Kordosentez, genetik hastalıkların teşhisi için lenfositler elde etmek için fetüsün göbek kordonunun delinmesidir.
Bunu yapmadan önce, kesin gebelik yaşını belirlemek, fetüsün kardiyak aktivitesini, fetüs sayısını, uterus tonunu ve plasentanın lokalizasyonunu değerlendirmek için bir ultrason taraması yapmak gerekir.
Kordosentez genellikle 19-20 haftalık bir gebelik döneminde ağrı kesicisiz yapılır.
Amniyon Sıvısı Azalması
Amniyon sıvısı fetusun gelişebileceği uygun bir ortam sağlayan, solunun sistemi ve GİS gelişimine önemli katkı sağlayan bir sıvıdır. Fetüs anne karındaki gelişimini bu sıvı içerisinde tamamlar. Bu sıvının miktarındaki değişiklikler çeşitli tabloların oluşmasına sebep olur.
Amniyon sıvısının kaynağı ilk 4-5 aylarda anne tarafından sağlanır. Son 4-5 ayda ise bu sıvının kaynağını fetüsün idrarı oluşturmaktadır.
Oligohidroamniyozis Risk Faktörleri
Olgigohidroamniyozis halk arasında bebeğin suyu azalmış diye bilinen klinik tablodur. Bu tablonun oluşmasında çeşitli faktörler rol oynamaktadır.
Bunlar;
IUGR (İntrauterin Gelişme Geriliği): Fetusun üreogenital sistemindeki bir gelişme anormalisi idrar oluşturamamasına ya da miksasyon yapamamasına bağlı sıvı eksikliğine sebep olabilir.
Postmatürite: 42 hafta ve üzerindeki doğumlar bu tabloya yol açabilir.
Preeklampsi: Hipertansiyon ve başka organlar üzerine verilen hasarla oluşan bir gebelik komplikasyonudur.
Diabetus Mellitus: Anne adında gebelik öncesi şeker hastalığı olmasa bile gebeliğe bağlı DM gelişebilir. Eğer takibi yapılmazsa sıvı eksikliğine sebep olabilir.
Erken membran rüptürü: Oligohidroamniyozisin en sık karşılaşılan sebebidir. Fetüsü çevreleyen amniyon zarındaki bir yırtık suyun uterusa ve devamında vajinadan atılmasıyla sonuçlanabilir. Bu durumda bebeğin hayatı tehlikeye girer ve kısa sürede müdahale edilmesi gerekir.
ACE inhibitörü ilaç kullanımı da bu tablonun sebepleri arasındadır.
Potter Sendromu: Renal agenezi (organın gelişmemesi), pulmoner hipoplazi, ekstremite ve yüz anormalilerinin beraberinde olduğu ciddi oligohidroamniozis görülen bir sendromdur. İntauterin dönemde ölmezlerse bile doğumdan sonra genellikle akciğer hipoplazisine bağlı solunum yetmezliği sebebiyle kaybedilirler.
Amniyon sıvısındaki azalmanın ciddi sonuçları olabilir. Bu yüzden gebelik takibi düzenli yapılmalı ve gerektiğinde yakın gözetim altına alınmalı hatta müdahale edilmelidir.
Hamilelik sürecinde bebeğin büyüme ve gelişme süreçlerini takip ederek genetik olarak doğuştan gelen sağlık problemlerinin erken yollardan belirlenmesi ve bir tanı konması önemlidir. Bu sebeple uygulanan testlerden biri de ikili tarama testidir.
Bu test kromozomal anomaliler hakkında bizlere bilgi veren bir test olup hamileliğin on bir veya on dördüncü haftalarında uygulanmaktadır. İkili tarama testi genel olarak iki farklı test işlemi yapılarak çeşitli değer ve parametrelerin incelenmesine dayanmaktadır.
Bu test; Anneden alınan kan ile hamilelik ile ilgili plazma protein-A(PAPP-A) ve beta-hCG düzeylerine bakılmaktadır. Daha sonra ultrasonografi ile bebeğin ensedeki kalınlığı ölçülür ve diğer bulgu ve test sonuçları ile bebeğin değerlendirilmesi yapılmaktadır.